Post by ggull on Jan 13, 2008 2:30:23 GMT 3
'Kalabalýk mahkeme salonunun tam ortasýnda yýðýlmýþ durumdaydý.0, büyük düþleri olan, zeki, yakýþýklý, korkusuz ve ülkenin en seçkin avukatýydý. Onu on yedi yýldýr tanýyordum. Julian'ýn þok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarýnda yer alýyordu. Çoðu kimsenin sadece düþleyebileceði her þeyi elde etmiþti: Yýldýzlara varan mesleki þöhret, milyonlarca dolarlýk banka hesaplarý, en pahalý semtte olaðanüstü bir malikane, özel bir jet, tropikal bir ada, yazlýk bir ev ve çok deðer verdiði varlýðý -malikânesine uzanan özel yolunun ortasýna park ettiði kýrmýzý bir Ferrari. Þimdi ise Büyük Julian kalp krizi geçirmiþ, çaresiz bir bebek gibi yerde kývranýyor ve deli gibi sarsýlýyordu.
Bütün bunlar üç seneden fazla bir zaman önce yaþanmýþtý. Son duyduðum Julian'ýn Hindistan'a gittiði idi. Ortaklardan birine yaþamýný sadeleþtirmek istediðini, bazý yanýtlara ihtiyacý olduðunu ve onlarý bu mistik ülkede bulmayý amaçladýðýný söylemiþti. Ýþini býrakmýþ, malikânesini, adasýný ve jetini elden çýkarmýþtý. Hatta Ferrari'sini bile satmýþtý. Bir gün ofisimin kapýsý yavaþça açýldý. Kapý ardýna dayandýðýnda otuzlu yaþlarýnýn ortalarýnda, gülümseyen bir adam göründü. Uzun boylu, ince ve kaslýydý; canlýlýk ve enerji yayýyordu. 'Ýþimi elimden almaya niyetli hýzlý bir avukat herhalde' diye düþündüm. Genç adam sevdiði bir öðrencisini izleyen Buda gibi gülümseyerek bana bakmayý sürdürdü. Dayanýlmaz sessizlikle geçen uzun bir aradan sonra þaþýrtýcý bir biçimde emredici bir ses tonuyla konuþtu:
'Tüm konuklarýna böyle mi davranýrsýn John, hele sana mahkeme salonlarýnýn sýrrýný öðreten birine.' 'Julian? Bu sen misin? Ýnanamýyorum! Gerçekten sen misin? ' Güçlü kahkahasý kuþkularýmý doðruladý. Önümde duran genç adam uzun süredir kayýp þu Hintli Yogiden baþkasý deðildi: Julian Mantle. Ýnanýlmaz deðiþimi karþýsýnda þaþkýna dönmüþtüm. '
Bütün bunlar üç seneden fazla bir zaman önce yaþanmýþtý. Son duyduðum Julian'ýn Hindistan'a gittiði idi. Ortaklardan birine yaþamýný sadeleþtirmek istediðini, bazý yanýtlara ihtiyacý olduðunu ve onlarý bu mistik ülkede bulmayý amaçladýðýný söylemiþti. Ýþini býrakmýþ, malikânesini, adasýný ve jetini elden çýkarmýþtý. Hatta Ferrari'sini bile satmýþtý. Bir gün ofisimin kapýsý yavaþça açýldý. Kapý ardýna dayandýðýnda otuzlu yaþlarýnýn ortalarýnda, gülümseyen bir adam göründü. Uzun boylu, ince ve kaslýydý; canlýlýk ve enerji yayýyordu. 'Ýþimi elimden almaya niyetli hýzlý bir avukat herhalde' diye düþündüm. Genç adam sevdiði bir öðrencisini izleyen Buda gibi gülümseyerek bana bakmayý sürdürdü. Dayanýlmaz sessizlikle geçen uzun bir aradan sonra þaþýrtýcý bir biçimde emredici bir ses tonuyla konuþtu:
'Tüm konuklarýna böyle mi davranýrsýn John, hele sana mahkeme salonlarýnýn sýrrýný öðreten birine.' 'Julian? Bu sen misin? Ýnanamýyorum! Gerçekten sen misin? ' Güçlü kahkahasý kuþkularýmý doðruladý. Önümde duran genç adam uzun süredir kayýp þu Hintli Yogiden baþkasý deðildi: Julian Mantle. Ýnanýlmaz deðiþimi karþýsýnda þaþkýna dönmüþtüm. '