Post by expectancy on Dec 27, 2007 18:56:50 GMT 3
Agatha Christie
Acý Kahve
Yeni kitaplarda iki polisiye metin üzerinde durunca, eski kitaplarý da ayný konuya ayýrmak anlamlý olur diye düþündüm. Ve tabii, aklýma ilk gelen isim, her ne kadar “yüksek edebiyat” ile karýþýk polisiyeden hoþlanan bazý okuyucular için “derinlikli” olmasa bile, bu türün kraliçesi Agatha Christie oldu. Agatha CHRISTIE(1890-1976), cinayet edebiyatýnýn “ölüm düþesi” diye anýlýr. 1926 yýlýnda baþlayan edebiyat yaþantýsýnda, bir çoðu sinemaya da aktarýlan 84 roman yazdý. Bir kaç ay önce, ölümünden yaklaþýk 20 yýl geçtikten sonra, hiç yayýnlanmamýþ 7 öyküsünü okumuþtýk Altýn Kitaplar’dan. Geçtiðimiz hafta ise, 1934’de sahnelenmek amacýyla yazdýðý, ve ilk kez kitaplaþtýran “Acý Kahve”siyle tanýþtýk. Bu yazý ise, belirli bir romanýný deðil, genel olarak Agatha Christie’yi tanýtmayý amaçlýyor.
Klasik Polisiye Metin
Detektif romanýnýn klasik biçiminin öncüleri E.A.Poe ve Conan Doyle’du. Poe ve Doyle için asýl konunun, suç ve cinayetten önce, “esrar” olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Onlarýn ilgi alanlarý toplumsal veya hukuksal düzeyleri irdelemek deðil, analitik çözümlemeler yapmak, rasyonel aklýn sýnýrlarýný zorlamaktý (bu nedenle, polisiye edebiyat Aydýnlanma düþüncesinin bir ürünü olarak da gösterilir). Bu yazarlarýn açtýðý yoldan gidenlerin yoðunlaþtýðý iki paylaþým savaþý arasýndaki yýllar –1920’den 1940’lara kadar olan dönem- polisiye edebiyatýn “altýn çaðý”dýr. “Altýn Çað” boyunca, A.Christie, D.Sayers, Chesterton, Van Dine, J.D.Carr, Ellery Queen gibi ustalarýn ard arda sýralanan eserleri ile, esrarýn yaný sýra cinayeti de konu alan “klasik polisiye roman”, bir tür olarak þekillendi.
Klasik dönem metinlerinin ortak özelliði olay, zaman, mekan birliðini gözeten kurgularýndadýr. Belli bir mekanda ve kýsa bir zaman içinde, az sayýda karakter cinayet olayý etrafýnda bir araya gelirler. Cinayetin çözümü, genellikle profesyonel olmayan detektif tarafýndan “beyin fýrtýnasý” ile çözülür. Poe ve Doyle’da olduðu gibi, aklýn üstünlüðü öne çýkarýlýr. Olaylarýn düzgün bir sýralama -zaman akýþý- ile birbirini kovaladýðý ve bakýþ açýsýnýn birinci ya da ikinci tekil þahsa göre düzenlendiði anlatý tarzý olarak adlandýrýlan klasik gerçekçi metin, neredeyse bütün polisiye yazýmýna egemen olmuþtur. Bu anlamda, polisiyelerin dili birbirine çok yaklaþýr.
Agatha Christie Uslubu
Ýyi bir polisiye yazar, “oyunu kuralýna göre oynayandýr”. Bu kural, “aldatmadan þaþýrtmadýr”, ve A.Christie, bütün detektif romanlarý yazarlarý içinde, kuralýn en baþarýlý temsilcisidir. Elbette, 500 milyonluk dünya satýþý ile, alanýnýn tartýþmasýz birincisi, kraliçesi olduðunu da eklemek gerekiyor. “Ölüm düþesi”, Türkiye’de uzun yýllar çok popüler olmuþtu, öyle ki, adlarýný bilmediðimiz bazý yerli yazarlarýmýz tarafýndan, sahte Christie romanlarý bile yazýldý, yayýnlandý. Polisiye romanlar üzerine çalýþmalarý ile tanýdýðýmýz Erol Üyepazarcý ile yapýlan söyleþiden aktarýyorum, yazarýn 84 özgün romaný olmasýna raðmen, Üyepazarcý’nýn arþivinde –Türkçe basýlý- yüz otuz adet ayrý ve A.Christie imzalý kitap bulunuyor.
Agatha Christie, klasik polisiyelerin eski yunan trajedyalarýndan aldýklarý olay, zamandan ve mekan birliðini tekrarlar. Bir tek olay –cinayet- etrafýnda, kapalý bir mekanda ve dondurulmuþ bir zaman kesitinde olup biter her þey. Bu anlamda, öykünün hangi tarihte, hangi ülkede olup bittiði ilgi dýþýdýr. Aksi takdirde, yazarýn yaþadýðý sürece yinelediði kahramanýnýn nasýl olupta yaþlanmadýðý, sözkonusu ülkenin, kentin mekansal deðiþimlerinin öyküye yansýyýþ biçimi bir sorun olurdu. Yaklaþýk 40 yýllýk bir zaman diliminde, Agatha Christie'nin ünlü dedektifleri Hercule Poirot ve Miss Marple neredeyse hiç deðiþmediler. Mesela, “Acý Kahve”nin yazýlýþ tarihi 1934, ve Hercule Poirot; “emekliydi gerçi, ama karþýsýna ilginç bir dava geldiðinde, ara sýra bu emekliliði bir kenara býraktýðý olurdu (...) Poirot’un yaþýtlarý, hatta daha gençler ölme çaðýna dayandýðýndan, ölüm ilanlarýný okumak da ruhunu karartýyordu” sözleriyle tanýtýlýr. Hercule Poirot’un olaðanüstü yaþamý, bu tarihten itibaren 41 daha sürer.
Yazarýn öykülerinin büyük çoðunluðu Ýngiliz kýrsalýnda geçer. Soylu, ya da zengin sýnýfa mensup insanlarýn evleri seçilmiþtir (“Acý Kahve”nin de bu genellemeye uyduðunu hemen belirteyim). Zaman zaman yabancý bir ülkenin, uçak, gemi, tren gibi araçlarýn da, olay mahalli olduðunu görsek bile, kahramanlarýmýz yine Ýngiliz, mekan yine kapalýdýr. Agatha Christie, kapalý mekanýn sýkýcýlýðýndan kurtulmak için, okuyucusunu dýþarý çýkarýr, tarihi ve turistik yerlerde gezdirir, ama bunlar yalnýzca öyküyü renklendiren aksesuarlardýr.
“Acý Kahve”, yazarýn en sevdiði cinayet aracý olan zehir kullanýmýna dayalý bir roman. Ýyi bir Agatha Christie okuyucusu, hangi zehrin insanlarý nasýl etkilediði üzerine bir hayli bilgilidir. Arsenik ve siyanür gibi herkesin aþinalýðý olanlarýn dýþýnda, adýný ilk kez onun sayesinde duyacaðýnýz organik ve sentetik egzotik zehir çeþitleri ile tanýþabilirsiniz. Kanlý ve kaba öldürme sahnelerine hiç raðbet etmemiþtir. Zaten, estetize edilmemiþ bir cinayet, Hercule Poirot gibi “snob” bir detektifinin de ilgisini çekmezdi!
“Ölüm Düþesi” için toplumsal eleþtirinin söz konusu olmayacaðýný tahmin etmiþsinizdir. Onun detektifleri için, ne olursa olsun, cinayet kötü bir eylemdir ve mutlaka cezalandýrýlmalýdýr. Özel detektiflerden çok daha acýmasýzdýr onlar. Cezanýn mutlaka polis ve adalet tarafýndan yerine getirilmesi de gerekmez. Poiriot, biraz sempatisi varsa, katilin intihar etmesine izin verebilir. Son macerasýnda, hiç cezalandýrýlmamýþ bir “kötü”yü bizzat öldürür, ve kendisi intihar eder. Bu açýdan bakýldýðýnda, yazarýn romanlarý protestan inancýný taþýyan teolojik metinlerdir. Bütün Agatha Christie metinleri arasýda suçun cezasýz kaldýðý tek istisna, “Þark Ekspresinde Cinayet”dir. Ama, insaf edelim biraz; oradaki katil de gerçekten büyük bir kötülük yapmýþ, küçük bir çocuðu fidte için kaçýrdýktan sonra öldürüp ailenin mahvýna neden olmuþtu.
1934 yýlýnda yazýlmýþ “Acý Kahve”yi okurken, yazarýn bir çok öyküsü ile benzerlikleri hemen farkedeceksiniz. Aslýnda bütün Christie metinleri ve kurgularý, birbirlerine -özellikle karakter davranýþlarý olarak- benzerdir. Çünkü o, korku, intikam, hýrs, kýskançlýk, maddi tutkular gibi insani özelliklerle hareket ettirir kahramanlarýný.Elbette, sonraki yýllarda ustalaðý artmýþ, daha karmaþýk ve psikolojik derinlikli polisiyeler yazmýþtý. Öykülerinden oluþan “Iþýklar Sönünce” ve sahnelenmek amaçlý “Acý Kahve”, yazarýn hayranlarýnýn beklentilerini karþýlýksýz býrakmýyor, ama, eðer onu yeterince tanýmýyorsanýz, klasikleþmiþ romanlarýndan bir tanesini, mesela “On Küçük Zenci”yi veya “Þark Ekspresinde Cineyet”i okumanýzý öneririm.
Acý Kahve
Yeni kitaplarda iki polisiye metin üzerinde durunca, eski kitaplarý da ayný konuya ayýrmak anlamlý olur diye düþündüm. Ve tabii, aklýma ilk gelen isim, her ne kadar “yüksek edebiyat” ile karýþýk polisiyeden hoþlanan bazý okuyucular için “derinlikli” olmasa bile, bu türün kraliçesi Agatha Christie oldu. Agatha CHRISTIE(1890-1976), cinayet edebiyatýnýn “ölüm düþesi” diye anýlýr. 1926 yýlýnda baþlayan edebiyat yaþantýsýnda, bir çoðu sinemaya da aktarýlan 84 roman yazdý. Bir kaç ay önce, ölümünden yaklaþýk 20 yýl geçtikten sonra, hiç yayýnlanmamýþ 7 öyküsünü okumuþtýk Altýn Kitaplar’dan. Geçtiðimiz hafta ise, 1934’de sahnelenmek amacýyla yazdýðý, ve ilk kez kitaplaþtýran “Acý Kahve”siyle tanýþtýk. Bu yazý ise, belirli bir romanýný deðil, genel olarak Agatha Christie’yi tanýtmayý amaçlýyor.
Klasik Polisiye Metin
Detektif romanýnýn klasik biçiminin öncüleri E.A.Poe ve Conan Doyle’du. Poe ve Doyle için asýl konunun, suç ve cinayetten önce, “esrar” olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Onlarýn ilgi alanlarý toplumsal veya hukuksal düzeyleri irdelemek deðil, analitik çözümlemeler yapmak, rasyonel aklýn sýnýrlarýný zorlamaktý (bu nedenle, polisiye edebiyat Aydýnlanma düþüncesinin bir ürünü olarak da gösterilir). Bu yazarlarýn açtýðý yoldan gidenlerin yoðunlaþtýðý iki paylaþým savaþý arasýndaki yýllar –1920’den 1940’lara kadar olan dönem- polisiye edebiyatýn “altýn çaðý”dýr. “Altýn Çað” boyunca, A.Christie, D.Sayers, Chesterton, Van Dine, J.D.Carr, Ellery Queen gibi ustalarýn ard arda sýralanan eserleri ile, esrarýn yaný sýra cinayeti de konu alan “klasik polisiye roman”, bir tür olarak þekillendi.
Klasik dönem metinlerinin ortak özelliði olay, zaman, mekan birliðini gözeten kurgularýndadýr. Belli bir mekanda ve kýsa bir zaman içinde, az sayýda karakter cinayet olayý etrafýnda bir araya gelirler. Cinayetin çözümü, genellikle profesyonel olmayan detektif tarafýndan “beyin fýrtýnasý” ile çözülür. Poe ve Doyle’da olduðu gibi, aklýn üstünlüðü öne çýkarýlýr. Olaylarýn düzgün bir sýralama -zaman akýþý- ile birbirini kovaladýðý ve bakýþ açýsýnýn birinci ya da ikinci tekil þahsa göre düzenlendiði anlatý tarzý olarak adlandýrýlan klasik gerçekçi metin, neredeyse bütün polisiye yazýmýna egemen olmuþtur. Bu anlamda, polisiyelerin dili birbirine çok yaklaþýr.
Agatha Christie Uslubu
Ýyi bir polisiye yazar, “oyunu kuralýna göre oynayandýr”. Bu kural, “aldatmadan þaþýrtmadýr”, ve A.Christie, bütün detektif romanlarý yazarlarý içinde, kuralýn en baþarýlý temsilcisidir. Elbette, 500 milyonluk dünya satýþý ile, alanýnýn tartýþmasýz birincisi, kraliçesi olduðunu da eklemek gerekiyor. “Ölüm düþesi”, Türkiye’de uzun yýllar çok popüler olmuþtu, öyle ki, adlarýný bilmediðimiz bazý yerli yazarlarýmýz tarafýndan, sahte Christie romanlarý bile yazýldý, yayýnlandý. Polisiye romanlar üzerine çalýþmalarý ile tanýdýðýmýz Erol Üyepazarcý ile yapýlan söyleþiden aktarýyorum, yazarýn 84 özgün romaný olmasýna raðmen, Üyepazarcý’nýn arþivinde –Türkçe basýlý- yüz otuz adet ayrý ve A.Christie imzalý kitap bulunuyor.
Agatha Christie, klasik polisiyelerin eski yunan trajedyalarýndan aldýklarý olay, zamandan ve mekan birliðini tekrarlar. Bir tek olay –cinayet- etrafýnda, kapalý bir mekanda ve dondurulmuþ bir zaman kesitinde olup biter her þey. Bu anlamda, öykünün hangi tarihte, hangi ülkede olup bittiði ilgi dýþýdýr. Aksi takdirde, yazarýn yaþadýðý sürece yinelediði kahramanýnýn nasýl olupta yaþlanmadýðý, sözkonusu ülkenin, kentin mekansal deðiþimlerinin öyküye yansýyýþ biçimi bir sorun olurdu. Yaklaþýk 40 yýllýk bir zaman diliminde, Agatha Christie'nin ünlü dedektifleri Hercule Poirot ve Miss Marple neredeyse hiç deðiþmediler. Mesela, “Acý Kahve”nin yazýlýþ tarihi 1934, ve Hercule Poirot; “emekliydi gerçi, ama karþýsýna ilginç bir dava geldiðinde, ara sýra bu emekliliði bir kenara býraktýðý olurdu (...) Poirot’un yaþýtlarý, hatta daha gençler ölme çaðýna dayandýðýndan, ölüm ilanlarýný okumak da ruhunu karartýyordu” sözleriyle tanýtýlýr. Hercule Poirot’un olaðanüstü yaþamý, bu tarihten itibaren 41 daha sürer.
Yazarýn öykülerinin büyük çoðunluðu Ýngiliz kýrsalýnda geçer. Soylu, ya da zengin sýnýfa mensup insanlarýn evleri seçilmiþtir (“Acý Kahve”nin de bu genellemeye uyduðunu hemen belirteyim). Zaman zaman yabancý bir ülkenin, uçak, gemi, tren gibi araçlarýn da, olay mahalli olduðunu görsek bile, kahramanlarýmýz yine Ýngiliz, mekan yine kapalýdýr. Agatha Christie, kapalý mekanýn sýkýcýlýðýndan kurtulmak için, okuyucusunu dýþarý çýkarýr, tarihi ve turistik yerlerde gezdirir, ama bunlar yalnýzca öyküyü renklendiren aksesuarlardýr.
“Acý Kahve”, yazarýn en sevdiði cinayet aracý olan zehir kullanýmýna dayalý bir roman. Ýyi bir Agatha Christie okuyucusu, hangi zehrin insanlarý nasýl etkilediði üzerine bir hayli bilgilidir. Arsenik ve siyanür gibi herkesin aþinalýðý olanlarýn dýþýnda, adýný ilk kez onun sayesinde duyacaðýnýz organik ve sentetik egzotik zehir çeþitleri ile tanýþabilirsiniz. Kanlý ve kaba öldürme sahnelerine hiç raðbet etmemiþtir. Zaten, estetize edilmemiþ bir cinayet, Hercule Poirot gibi “snob” bir detektifinin de ilgisini çekmezdi!
“Ölüm Düþesi” için toplumsal eleþtirinin söz konusu olmayacaðýný tahmin etmiþsinizdir. Onun detektifleri için, ne olursa olsun, cinayet kötü bir eylemdir ve mutlaka cezalandýrýlmalýdýr. Özel detektiflerden çok daha acýmasýzdýr onlar. Cezanýn mutlaka polis ve adalet tarafýndan yerine getirilmesi de gerekmez. Poiriot, biraz sempatisi varsa, katilin intihar etmesine izin verebilir. Son macerasýnda, hiç cezalandýrýlmamýþ bir “kötü”yü bizzat öldürür, ve kendisi intihar eder. Bu açýdan bakýldýðýnda, yazarýn romanlarý protestan inancýný taþýyan teolojik metinlerdir. Bütün Agatha Christie metinleri arasýda suçun cezasýz kaldýðý tek istisna, “Þark Ekspresinde Cinayet”dir. Ama, insaf edelim biraz; oradaki katil de gerçekten büyük bir kötülük yapmýþ, küçük bir çocuðu fidte için kaçýrdýktan sonra öldürüp ailenin mahvýna neden olmuþtu.
1934 yýlýnda yazýlmýþ “Acý Kahve”yi okurken, yazarýn bir çok öyküsü ile benzerlikleri hemen farkedeceksiniz. Aslýnda bütün Christie metinleri ve kurgularý, birbirlerine -özellikle karakter davranýþlarý olarak- benzerdir. Çünkü o, korku, intikam, hýrs, kýskançlýk, maddi tutkular gibi insani özelliklerle hareket ettirir kahramanlarýný.Elbette, sonraki yýllarda ustalaðý artmýþ, daha karmaþýk ve psikolojik derinlikli polisiyeler yazmýþtý. Öykülerinden oluþan “Iþýklar Sönünce” ve sahnelenmek amaçlý “Acý Kahve”, yazarýn hayranlarýnýn beklentilerini karþýlýksýz býrakmýyor, ama, eðer onu yeterince tanýmýyorsanýz, klasikleþmiþ romanlarýndan bir tanesini, mesela “On Küçük Zenci”yi veya “Þark Ekspresinde Cineyet”i okumanýzý öneririm.