Post by expectancy on Dec 20, 2007 22:22:19 GMT 3
"Tanrým, bana kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçe ver! "
Konfüçyüs
Bir gezi sýrasýnda bulunduðum Viyana’da müzenin lavabo kapýsýnda uzun birkaç dize yazý dikkatimi çekmiþti. Ýlk bakýþta bizdeki gibi “sifonu çek” yada “bulmak istediðin gibi býrak” gibi uyarýlar olacaðýný düþünmüþtüm. Almanca yazýlý mýsralardan bir þey anlamadým ama altýndaki o ünlü ismin; Rainer Maria Rilke’nin imzasýný tanýdým. Lavabo kapýlarýna yazý yazmanýn bize özgü bir gelenek olduðunu sanýrdým. Ýçeriði benzemese de bizim de böyle bir yazýlý kültürümüz yok deðildi! Görevli yazýlarýn belirli sürelerle deðiþtiðini söyledi. Müze yöneticisi edebiyat sevdalýsýymýþ, okuduðu kitaplardan anekdotlar, alýntýlar, güzel sözler, þiirler, öyküler hazýrlayýp yýllardýr lavabo kapýlarýna asýyormuþ. Yurt dýþýnda metroda, otobüs duraðýnda, ATM kuyruðunda ayakta kitap okuyan, hatta dilenirken elinde kitap çok insan görmüþtüm ama bu kadarýný hiç düþünmemiþtim doðrusu.
Ayný günün akþamý gezintiye çýktýðým büyükçe bir parkta bir kaç yaþlý çift çevreye yayýlan Mozart’ýn “Saraydan Kýz Kaçýrma” operasýný dinliyordu. Oturduðum bankýn bitiþiðinde ise genç güzel bir kadýn kitap okuyordu. Önce kulaklarý sonra gönülleri okþayan müzikle insana huzur veren yemyeþil yaþlý aðaçlarýn altýnda düþüncelere dalmýþken yeni yeni yürümeye baþlamýþ, altý henüz baðlý küçük bir kýz çocuðu önümden badi badi geçti. Dengesini kaybeder gibi olunca yere düþmeden yakaladým. Ona gülümsediðimi görünce sanýrým ödül olarak bana elindeki kitabý uzattý ve oyununa daldý. Birkaç dakika sonra tekrar yanýma geldi, ödünç verdiði kitabýný aldý, bankýn üzerinde sayfalarý çevirdi ve minicik parmaðýný koca bir Bugs Bunny resminin üzerine koydu. O yaþta bir bebeðin sevdiði bir çizgi film kahramanýný benimle paylaþmasý çok hoþuma gitti. Sonra biraz ilerde kendisini bekleyen annesinin yanýna gitti, anne kýz koltuklarýnýn altýna sýkýþtýrýlmýþ kitaplarýyla el ele sessizce parktan dýþarý çýktýlar. Avusturya okur yazar oraný yüzde 99 olan bir ülkeydi
Okur yazar oraný yüzde yüz olan bir ülkede yaþamak kim bilir ne güzel bir þey olurdu. Türkiye’de bu oran yetiþkinlerde ortalama yüzde 88’lerde. Kadýnlarýn durumu ise ortalamadan yüzde 7 daha düþük. Sizce de devraldýðýmýz bin yýllýk tarihi kültürle geliþmiþ ülkelerin sahip olduklarýndan çok daha fazlasýný hak etmiyor muyuz?
Batý dünyasý, geri kalmýþ milletlerin inançlarýný, örf ve adetlerini, kültürlerini görmezlikten gelerek kendi toplumsal ve kültürel deðerlerini “evrensel deðerler” olarak kabul ediyor. Kendini tanýmaktan, ifade etmekten aciz toplumlar ise varlýklarýný dünyaya kabul ettirmekte zorluk çekiyor. Hýzla küreselleþen bu dünyada kaybolmamak, kültürümüzü öðrenmek, korumak ve ifade edebilmek, düþünebilmek, yeni fikirler üretebilmek, bilgiyi yorumlayýp özümseyebilmek, insanlarý anlayabilmek, farklý görüþlere hoþgörülü yaklaþabilmek, duygu ve düþüncelerimizi kontrol edebilmek, kýsacasý bu dünyada var olabilmek için okumak kaçýnýlmaz bir gereksinim. Hayatta kültürlü, saygýn ve baþarýlý olmayý kim istemez? Ve tüm bunlarýn yolu okumaktan geçiyor. Peki bunca olumlu yönlerine raðmen hala neden okumamakta direnen bir toplum olarak tanýnýyoruz, neden okumayý sevmiyoruz?
BM (UNESCO), DÝE, MEB, KTB ve bir çok özel kurum ve kuruluþun yaptýðý araþtýrma verileri Türkiye’de kitap okuma oranlarýnýn ve buna baðlý olarak yýlda yayýnlanan kitap, dergi, gazete gibi yazýlý her türlü neþriyat sayýsýnýn ve türünün son derece düþük ve yetersiz olduðunu gösteriyor. Ayný þekilde kitapçý ve kütüphane sayýlarý ve içerikleri de bir o kadar yetersiz ve kýsýtlý. Tüm bunlarýn nedeni kitabýn insanlarýn en temel gereksinim listesi içerisinde yer almamasý.
Türkiye’de bir yýlda basýlan kitap, Japonya’da neredeyse bir günde basýlýyor. BM Ýnsani Deðerlendirme Endeksinde ilk on sýrada yer alan Ýngiltere, Fransa, Ýtalya, Almanya ve Japonya gibi ülkelerle orta gelire sahip Türkiye’nin kitap okuma oranlarýný ve istatistiksel rakamlarýný kýyaslamak her ne kadar haksýzlýk olursa da hedef, her konuda olduðu gibi bu konuda da geliþmiþ ülkeler seviyesine ulaþmak için çaba göstermek olmalýdýr. Kitap okumama sorununu ülkemizdeki iþsizlik, yoksulluk, saðlýk, gýda, eðitim yetersizliði ve eþitsizliði gibi diðer sosyokültürel sorunlarýn arasýnda deðerlendirmek doðru olur. Ülkemizde yüz kiþiden 5’i kitap okuyor. Geri kalan 95 kiþi ise TV izliyor. Neden okumuyoruz sorusuna anketlerde verilen yanýtlarýn hepsi bilinen ve tahmin edilen gerçekler. Okumamýzý olumsuz etkileyen en büyük etken televizyon, bunu küçük yaþlarda okuma alýþkanlýðý edinememek, okumak için yeterli zaman bulamamak gibi etkenler izliyor, ekonomik nedenler ise düþünülenin tam tersine en alt sýralarda.
Televizyon Faktörü: TV/DVD/sinema ve Internet kitap okumayý engelliyor. Ýnsanlar yorucu bir iþ gününün sonunda eve geldiklerinde TV izlemeyi kitap okumaya tercih ediyor. TV gerek sayýsýz diziler gerekse eðlenceli magazin programlarýyla cazip ve son derece etkili. Üstelik kitap gibi insanýn zihnini yormuyor, düþünmek zorunda býrakmýyor. Oysa seçici ve bilinçli bir izleyici olmayýnca akýl yürütmeye ve sorgulamaya gerek duyulmadan izlenen programlar vakit öldürmenin dýþýnda bir þey kazandýrmýyor. Ýzleyici sayýsýyla þanslý olan TV, son derece etkili bir eðitim/öðretim aracý olma üstünlüðüne sahipken, bu özelliðini olumlu yönde kullanmýyor. TV’lerin her yaþ grubuna ve eðitim seviyesine kitaplarý sevdirecek, okumayý teþvik edecek programlar yayýnlayarak toplum sorunlarýna duyarlý ve sorumluluk sahibi bir tutum sergilemesi gerekiyor Birkaç kanalda araþtýrmaya dayalý, kaliteli öðretici ve eðitici programlar, söyleþi ve tartýþma programlarý, belgesel niteliðinde tarih, sanat, kültür programlarý ki küçük bir yüzdeyi oluþturuyor, yer alsa bile hiçbiri kitap okumanýn yerini tutmuyor. TV izlemek yerine kitap okuyun demek de doðru deðil. Güncel haberleri ve bilgileri takip etmek, bilinçli ve seçici, sorgulayýcý, eleþtirici ve yargýlayýcý bir izleyici olmak gerekiyor. TV/sinema izlemede gerekse Internet kullanýmýnda dengeyi kurmak týpký bilinçli bir kitap okuru olmak kadar önemli.
Okumak insanýn kendisini geliþtirmesini, bilgilenmesini, kendisini ve insanlarý tanýmasýný, toplumu sevmesini, insanlara hoþgörülü olmasýný öðretir. Týpký kitaplar gibi TV izleme ve Internet kullanýmý da bu misyonun bir parçasý olarak düþünülmeli, tüm medyada okumayý teþvik edici yayýnlarýn yer almasý yasalarla zorunlu hale getirilmelidir.
Okuma Alýþkanlýðýnýn Olmamasý: Kitap sevgisi küçük yaþlarda baþlar. Ancak okur-yazar anne/babalar bebek sayýlabilecek yaþlardan itibaren çocuklarýna dikkat çekici bol resimli hikaye kitaplarý okuyarak onlarýn olaylara merak duyma, sorma, kavrama, sonuç çýkarma yeteneklerini ortaya çýkarabilirler. Ailede daha sonra birlikte düzenli ve sürekli kitap okuma, kitaplarla ilgili yapýlan sohbetler, çocuðun ilgi duyduðu konularda armaðan olarak alýnan kitaplar da yaþam boyu insanlarda eleþtirel okuma dürtüsünün kendiliðinden devam etmesini saðlayacaktýr. Bunun için toplumda özellikle kadýnlarýn okur-yazar oranýnýn yüzde 81’lerden daha yukarýlara çekilmesi için her türlü tedbir alýnmalý, çocuk yetiþtirmede birinci derece önem arz eden annelerin eðitim seviyesi yükseltilmelidir. Bir yaþýndan itibaren okul öncesi her yaþ grubu için özenle ve dikkatlice hazýrlanmýþ bol seçenekli kulaða ve göze hitap eden her bütçeye uygun oyuncak yerini tutabilecek kitaplar olmalý, çocuklarýn kitapçýlarda kendi seçimlerini yapmasýna izin verilmelidir. Aileyle birlikte çocuk yuvalarý ve anaokullarý da erken yaþlarda çocuklarýmýza kitap okuma alýþkanlýðý verecek etkinliklerde bulunmalýdýr.
Eðitim Sistemi Okuma Sevgisi Kazandýrmýyor: Okuldaki eðitim özellikle ailede kitapla tanýþmamýþ çocuklar için önemlidir. Yapýlan anketler öðretmenlerin bir kýsmýnýn hiç kitap okumadýðýný büyük bir çoðunluðun da çok nadir okuduðunu gösteriyor. Buna ders programlarýnýn son derece yoðun bir bilgi aktarýmý þeklinde tasarlandýðýný da eklersek, eðitim sistemimiz okuma alýþkanlýðý vermediði gibi tam tersi çocuklarýn kitaplardan uzaklaþmasýna neden oluyor. Yalnýzca bilgi yüklemeyi hedefleyen, ezberci, yaratýcýlýktan ve araþtýrmadan uzak, düþünme, tartýþma, sorgulama ve hoþgörü yetisi vermeyen müfredatlarýn zamanýn hýzla deðiþen deðer ve bilgilerine göre dinamik tutulmasý ve geliþtirilmesi gerekiyor. Eðitim sisteminin bilgiye ulaþma yollarýný, kitaplarý ve bilgiyi deðerlendirme metotlarýný öðretecek þekilde yeniden yapýlandýrýlmasý ve öðrencilerin kitap dünyasýnda keþfe çýkmasýnýn saðlanmasý gerekiyor.
Oysa günümüzde verilen ödevler, tüm yaþamlarýný etkileyecek arýzalý sýnav sistemleri yüzünden detay bilgi gölünde boðulan öðrenciler ders kitaplarý dýþýnda ilgi duyduklarý alanlarda kitap okumaya vakit bulamadýklarý gibi kendilerini bunaltan bu aþýrý yoðun öðretimden fiziksel ve ruhsal açýlardan yýpranmýþ, umutsuz, güvensiz ve yorgun olarak yaþama atýlýyor. Ýlk öðretim sýralarýndan üniversite amfilerine kadar arýza gösteren eðitim/öðretim sisteminin acilen onarýlmasý þart. Ne yazýk ki bugün inatla ayný çizgide sürdürülen öðretim sistemimiz körpe dimaðlarý kalýcý olarak bir daha kazanýlmayacak þekilde zedelemekte, insanlarý kiþiliksizleþtirmekte, birbirinin benzeri ayný model düþünen beyinler üretmekten baþka bir iþe yaramamaktadýr. Dünya üzerinde saðlam bir yer edinmek istiyorsak okumak, düþünmek ve buna baðlý olarak tartýþmak, sorgulamak ve eleþtirmek zorundayýz. Çevremiz çocuklarýnýn üniversite eðitimi almasý için ellerinde avuçlarýnda ne varsa seferber eden ailelerle dolu. Hepimizin amacý çocuklarýmýzýn iyi bir eðitim almasý. Fakat buna raðmen hiçbirimiz okumanýn amacýný biliyor gibi davranmýyoruz, üstelik sistemi sorgulamak ve deðiþmesi için gayret etmek yerine büyük bir bezginlikle boyun eðmeyi tercih ediyoruz.
Ekonomik Faktörler: Kiþi baþýna düþen eðitim yýlý, okullaþma oraný, 5. sýnýfa eriþme oraný, eðitime ayrýlan pay, kadýnlarýn eðitimi gibi kriterlerle saðlýk ve milli gelir göstergeleri esas alýnarak saptanan Birleþmiþ Milletlerin 2005 yýlý Ýnsani Geliþme Endeksi'ne göre 177 ülke sýralamasýnda Türkiye 94. sýrada. Fiji, Sri Lanka, Dominik Cumhuriyeti ve Maldivslerle benzer özellikler gösteriyor. Ülkemizde kiþi baþýna düþen milli gelir yýlda 5000 Dolar civarýnda olmasýna raðmen Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün yaptýðý anketlere göre ailelerin yüzde 50’si yaþam gereksinimlerini karþýlamakta zorluk çekiyor, týpký ülkemizin bütçesi gibi ailelerin bütçesi de akraba, komþu ve sosyal kuruluþlar gibi dýþ kaynaklý yardýmlarla destekleniyor. BM, Ýnsani Deðerlendirme Raporuna göre nüfusun %24’ü 4 Dolarýn altýnda yaþamaya çalýþýyor. Büyük bir kesim son derece kýsýtlý olan gelirini gýda, saðlýk, yakýt, kira gibi temel gereksinimlerine ancak yetiþtirebiliyor. Hal böyle olunca aðýr geçim þartlarý kitabý lüks eþyalar sýnýfýna sokuyor.
Kitap okuma konusunda Türkiye BM, Ýnsani Geliþme Endeksi yüksek ülkelerle kýyaslanýnca içler acýsý durumda. Fakat bir de konunun diðer bir boyutu var. Azerbaycan bu endeks sýralamasýnda 101. ülke konumunda, yani Türkiye’den daha alt sýrada. Yoksulluk sýnýrý olan 2 Dolarýn altýnda yaþayanlar Türkiye’nin üç katý yani yüzde 33 civarýnda, buna raðmen Azerbaycan’da okur yazar oraný Türkiye’den yüzde 11 daha fazla; yüzde 98.8, üstelik okullaþmada cinsiyet eþitsizliði yok. Kitap okuma oraný Türkiye’ye kýyasla yüksek. Türkiye’de ortalama 3 binleri zar zor bulan kitap tirajlarý nüfusu 8 milyon olan Azerbaycan’da 100 binleri geçiyor.
Ne yazýk ki gelir düzeyimiz yükseldikçe kitaplara ayýrdýðýmýz para da ayný oranda artmýyor. Tüketim alýþkanlýðý daha doðrusu çýlgýnlýðýyla evlerimizde iþlevselliðini korusa da modasýnýn geçtiði yada teknolojisinin eskidiðine ikna edilerek eski eþyalarýmýzý sürekli yenilerle deðiþtirme yarýþýna itiliyoruz. Kitaplýklara yer bulamazken evlerimizi mobilya, zücaciye, halýcý, perdeci maðazalarýna çevirip, oraya buraya serpiþtirdiðimiz hiçbir fonksiyonu olmayan dekoratif eþyalarýn tüm yaþam alanlarýmýzý sarýp kuþatmasýna göz yumuyoruz ve tüm bunlarý yaparken kitap okumaya ne zaman ne de para bulabiliyoruz. Oturduðumuz semtlerde her gün bir yenisi eklenen güzellik salonlarý ve kuaför sayýlarýna karþý bir tane bile kitapçý bulunmamasýna þaþýrmýyoruz, merak da etmiyoruz. Baþkent Ankara, faaliyetler içinde; her yýl içlerinde yüzlerce maðazaya karþý tek bir kitapçý dükkanýnýn bulunduðu mega çarþýlar mantar gibi yükseliyor. Hafta sonlarý bu merkezlerde adým atacak yer bulamazken piyasaya yeni sürülmüþ kitaplarý merak edip onlarý incelemek yerine sinema saatlerini kahvelerde ve restoranlarda vakit geçirerek bekleyen gençleri görmek herkes için üzücü olsa gerek. DÝE’nin yapmýþ olduðu istatistikler 2005 yýlýnda bireylerin gelirinden eðitime ayýrdýklarý bütçenin yüzde 3.4 ile sýnýrlý kaldýðýný, alkol ve tütün için ayrýlan kýsmýn ise yüzde 14.2 olduðunu gösteriyor. En az eðlencemize ve dýþ görünüþümüze verdiðimiz önem, harcadýðýmýz para ve vakit kadar kitaplarla da iç dünyamýzý zenginleþtirmek, güzelleþtirmek zorundayýz. Bu önce kendimiz, sonra toplum daha sonra da bu ülkenin geleceði ve var olabilmesi için keyfiyet deðil bir sorumluluk, dahasý zorunluluk. Tüketim alýþkanlýðýnýn eþyadan kitaplara dönüþtürülmesini saðlamak için bir an önce yeni politikalar ve projeler üretmemiz kaçýnýlmaz.
Diðer yandan ortalama gelir düzeyimize göre piyasadaki kitaplar gerçekten çok pahalý. Türkiye’de yalnýzca tek bir klasik esere verilen para ile Ýngiltere’de beþ kitap alýnabilmekte. En azýndan dünyada ve ülkemizde kabul görmüþ klasik eserlerin günümüz Türkçe’si ile en ucuz fiyatlarla satýlmasý için ilgili sektörlere gerekli desteðin verilmesi gerekiyor.
Ekonomik nedenler yüzünden kitap okumayanlar için kitaplarýn ýsýnma amaçlý kullanýmýnýn önüne geçilerek ikinci el kitap piyasasý oluþturmak, tanýdýklardan ödünç almak yada kütüphane hizmetlerinden yararlanmak mümkün. Kütüphanelere gelince, yüz binlerce kahvehaneye karþýlýk Türkiye’de kayýtlý kütüphane sayýsý 1432 adet. Mevcut kütüphanelerin kolay ulaþýlabilir, zengin nicelik ve nitelikte kitap ve dergi gibi süreli yayýn seçeneði sunmasý, rahat okuma imkanlarýný saðlamasý, fotokopi, bilgisayar ve Internet donanýmlarýna sahip olmasý, video gibi görsel yayýnlara yer vermesi, insanlarýn küçük molalar vereceði, çay, kahve içip sohbet edeceði ortamlarýn yer almasý, gidilmesi cazip yerler haline getirilmesi gerekiyor. Bebekli aileler, yaþlý ve özürlü insanlar için de bu merkezlerde özel birimlerin oluþturulmasý, kütüphaneciliðin en küçük yerleþim yerleri dahil olmak üzere ülke genelinde yaygýnlaþtýrýlmasý önemli bir gereksinim. Diðer yandan kütüphaneler aracýlýðýyla düzenlenecek okuma bayramlarý gibi etkinlikler de insanlarýn kitaplara ilgi duymasýný temin edecektir. Ayrýca Internet sektöründe “güvenilir” kütüphane sitelerinin oluþturulmasý, her konuda ve çok sayýda kitabýn dijital ortama aktarýlmasý, bilginin böylece hýzlý bir þekilde geniþ kitlelere ulaþýmýnýn saðlanmasý günümüzde önem arz etmektedir.
Kitap Okumak Ýçin Yeterli Zaman Bulamama: Ýþ güç sahibi olup bütün gün oradan oraya koþuþturan insanlar kitap okumak için zamanlarý olmadýðýndan yakýnýr. Ýnsanlarý kitap okumaya yönlendirmek, alýþkanlýk kazandýrmak amacýyla insanlarýn bulunduðu hemen her yerde; otobüste, durakta, hastanede, doktor, diþçi bekleme odalarýnda, bankada, otelde, kantinde, pastane ve kahvehanelerde, kuaförde, yurt, revir gibi yerlerde; sýra beklerken, yolculuk ederken kolayca eriþilebilen yerlere ortama uygun kitap, gazete, dergi gibi neþriyatýn konulmasý, el altýnda okunmaya her an hazýr bir þeylerin bulundurulmasý yasalarla zorunlu hale getirilmelidir. Koþturan, çalýþan insanlarýn tüm bu ara saatlerinin bir þeyler okuyarak geçirmesi böylece temin edilebilir. Ayrýca taþýnabilir türden kitaplarý yanýmýzda sürekli bulundurmak da bir çözüm olabilir. Mustafa Kemal Atatürk’ün savaþ öncesi cephede Reþat Nuri Güntekin’in “Çalýkuþu”nu okuyor olmasý, okumak için zaman bulamýyorum bahanesine sýðýnanlara verilecek en güzel örnektir.
Kitap Seçimi: Anketler insanlarýn ne zaman ne tür kitap okuyacaðý konusunda bilinçli ve seçici davranmadýklarý ortaya çýkarýyor. Zaman içerisinde insan ilgi alanýna giren zevkine uygun kitaplarý seçmeyi öðrense de bu uzun bir deneyim gerektiriyor. Ailelerin yada öðretmenlerin yönlendirmekte yetersiz kaldýðý durumlarda MEB’nýn orta öðretim için hazýrlamýþ olduðu “100 Temel Eser Uygulamasý” baþlangýç olarak bir adým olsa da bu listenin dinamik tutulmasý, sürekli güncelleþtirilmesi gerekiyor. Kitaplar yalnýzca bilgi edinmek amaçlý okunmuyor, hoþça vakit geçirmek, baþka dünyalarý keþfetmek, insanlarý tanýmak, kendini tanýmak ve tüm bunlarý yaparken zevk alarak okumak da önemli. Bu durumda kitabýn dili, anlatým þekli, içeriði ve niteliði önem kazanýyor. Kitabý okumadan yalnýzca ön ve arka kapaðýna bakarak, yada en çok satýlanlar listesinden seçerek kitap almak çoðu zaman hayal kýrýklýðýyla neticelenebiliyor. Rasgele yapýlan yanlýþ seçimler kitap sevgisini azaltabiliyor. Sonuçta konu kitap da olsa pazarlama ile ticaret etik deðerlerin üzerine çýkabiliyor. Ve bu nedenle çok kötü yazýlmýþ edebi deðeri olmayan, hiçbir mesaj içermeyen derinliksiz ve niteliksiz kitaplar, kitapçýlarda iyi kitaplarýn hemen yanýnda yer alabiliyor. Okunabilir belirli klasik kitaplar dýþýnda piyasaya günde yüzlerce yeni kitap sürülüyor. Sýnýrsýz sayýda kitaba karþýlýk okumak için sýnýrlý ve deðerli zamaný olan okuyucunun kendisini yanlýþ kitaplardan korumasý ve çok seçici davranmasý gerekiyor. Kitabý almadan önce hakkýnda gazete veya dergilerde çýkmýþ eleþtirileri okumak bir fikir verebilirse de ülkemizde güvenilebilir bir eleþtiri ortamýndan söz etmek zor, ayrýca okurun lehine çalýþan böyle bir kurum da yok. Internet ortamýyla yaygýnlaþmaya baþlayan kitap klüpleri aracýlýðýyla okunan kitaplarýn paylaþýlmasý ve tartýþýlmasý ise yeni yeni yaygýnlaþmaya baþlýyor.
Kitap çeþitliliðinin artýrýlmasý, birkaç dile ve tercüme edenlerin kiþisel seçimlerine baðlý kalmadan yabancý dildeki kitaplarda her ülkenin kabul görmüþ, ödül almýþ yazarlarýnýn yeni eserlerinin Türkçe’ye kazandýrýlmasý, iyi yazar ve kitaplarýn desteklenmesi, ödüllendirilmesi, her yaþ grubuna ve eðitim seviyesine göre felsefe, tarih, edebiyat, sanat ve bilimsel olmak üzere her alanda zengin seçenekler sunan kitapçý sayýsýnýn ülke genelinde artýrýlmasý gereklidir. Bütün bunlar da ancak devlet, özel sektör, üniversite ve vakýflarýn iþbirliðiyle gerçekleþtirilecek ortak projelerle yapýlabilir.
Kitaba Karþý Antipatik Tutum: Sokak çocuklarýný topluma kazandýrma projesinde görev alan bir üst yetkili, tirajý yüksek bir gazeteye verdiði demeçte merkezde kurallara uymayan çocuklara okuma cezasý verdiklerini söylüyordu. Okumanýn bir ceza olarak verildiði toplumumuzda neden okumuyoruz sorusunun yanýtý sýrf bu yüzden karmaþýk olsa gerek.
Ülkenin yönetim þekli, düzeni ve deðerlerine karþý ideolojik mesaj içerdiði düþünülen göreceli kitaplar; yasak yayýnlar ve bu nedenlerle yargýlanan ve mahkum edilen yazarlar, toplanýp imha edilen kitaplar, okuduðu için cezalandýrýlan okurlar, ailelerince istediði kitabý okumasýna izin verilmeyen gençler ve tüm bu yasakçý tutumlar kitap dünyasýna mesafeli bakýlmasýna neden olabiliyor. Bu nedenle düþünce özgürlüðünün yaþama geçirilmesi elzem.
Ayrýca yazarlar, yayýncýlar, daðýtýmcýlar, kitapçýlar ve matbaacýlar olmak üzere kitap sektörüyle ilgili tüm birimlerin problemi direk yada dolaylý olarak okuyucuya yansýyor. Geçmiþe oranla aðýr hükümlü yasalarýn korsan yayýnlarla mücadelede bir hayli etkili olduðu söylenebilir. Bu sektördeki problemlere getirilecek çözümlerin okuyucuya olumlu þekilde yansýmasýna çalýþýlmalý, böylece okurlarýn istedikleri tür ve özellikteki kitaplara ekonomik fiyatlarla ulaþabilmesi kolaylaþtýrýlmalýdýr. Yazar ve okuyucuyu bir araya getiren kitap fuarlarýnýn en küçük yerleþim yerleri dahil olmak üzere yaygýnlaþtýrýlmasý, süreklilik kazandýrýlmasý, bu ortamlarýn etkinliklerle cazip hale getirilmesi saðlanmalýdýr. Sevilen yazarlarýn da katýldýðý paneller, seminerler gibi toplu etkinliklerin düzenlenmesi, organizasyonlarýn görsel olarak desteklenmesi, indirimli kitap günleri uygulanmasý ve fiyatlarýn kar paylarýnýn düþük tutulmasý, kitap pazarýnýn ticari zihniyetin üzerinde bir anlayýþla yürütülmesi okuma oranlarýnda belirgin bir artýþa neden olacaktýr.
Okumak kadar okuduklarýný yaþama geçirebilmek, bilgiyi kullanabilmek ve paylaþabilmek de önemli. Okumak bilgisizlikten kurtulmak aydýnlanmak, zihni ve ruhu zenginleþtirmek, insanlarý tanýmak, onlara hoþgörülü ve anlayýþlý davranmak böylece toplumda her türlü düþüncede insanla birlikte barýþ içinde yaþama þansýný yakalamaktýr. Kitap okuyan insan hemen her konuda olaylarý daha iyi analiz edebilmekte iyiyi kötüden, doðruyu yanlýþtan ayýrt edebilecek düþünce yapýsýna sahip olabilmekte ve duygularýný kontrol edebilmektedir. Ancak bu þekilde yaþam seviyemizi geliþtirebileceðimiz unutulmamalýdýr.
27 Mart-2 Nisan tarihleri arasýnda ülkemizde kütüphane haftamýzýn 42. yýlý kutlandý ve kütüphanelerimiz bir tek devlet desteðiyle ve çaðýn çok gerisinde ayakta durmak için savaþ vermeye çalýþýyor. Bundan da öte hepsinin bacasýnda beyaz bayraklar dalga dalga dalgalanýyor ve ne yazýk ki bu teslimiyeti hiç kimseler görmek istemiyor.
Yazýma ünlü düþünür Konfüçyüs’ün bir sözüyle baþlamýþtým, Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek isterim.
Bir millette okumaða raðbet umumileþmedikçe gaflet ve gafletten doðacak felaket azalamaz.